.

   
  Osmanlı İmparatorluğu
  Mehmet Vahdettin han hayinmiydi?
 
Vatanını seven biriydi

Bülent Ecevit'in son Osmanlı padişahı Sultan Vahdettin'in 'vatan haini' olmadığını söylemesi ile başlayan tartışmalar devam ediyor. Vahdettin konusunda ak-kara şeklinde ortaya çıkan görüşler dışında orta yolu takip eden tarihçiler ve aydınlar da var. Ancak ağırlıklı görüş Vahdettin'in kesinlikle vatan haini olmadığı yönünde...

 

Eski Başbakanlardan Bülent Ecevit'in son Osmanlı padişahı Sultan Vahdettin hakkında söyledikleri bir anda gündemi değiştirdi. CHP ve DSP eski lideri Ecevit'in görüşleri şaşkınlık meydana getirdi. Ecevit'in Vahdettin'in vatan haini olmadığını söylemesi, resmi tarih tartışmalarını da yeniden canlandırdı. Vahdettin konusunda ak-kara şeklinde ortaya çıkan görüşler dışında orta yolu takip eden tarihçiler ve aydınlar da var. Vahdettin hakkında resmi tarihi ve Nutuk'u dayanak alanlara göre durum tartışılmayacak kadar açıktır; "Vahdettin şahsi çıkarları için düşmanla işbirliği yaptı, Milli Mücadele'ye savaş açtı, haindir." Vahdettin Olayı'na çeşitli boyutlardan bakmayı tercih eden orta yolcu tarihçi ve aydınlara göre Vahdettin hatalı bir siyaset izlemekle birlikte vatan haini değildir. Prof. Dr. Murat Belge de fikirleri yüzünden Vahdettin'i vatan haini ilan etmenin yanlış olduğunu söyler.

Hainlikle suçlamak haksızlık

Prof. Mete Tuncay Vahdettin'in siyasi anlamda yanlış işler yapmış olabileceğini, ancak hainlikle suçlamanın da haksızlık olduğu görüşündedir. Tunçay, "Hain olması için en azından karşılığında bir şeyler alıp satması gerekir. Vahdettin'in bir şey alıp sattığını kimse söyleyemez herhalde. Bu, cumhuriyetin kuruluş dönemi koşulları öyle gerektirdiği için dolaşıma sokulan bir söyleyiştir. Bugün artık bu meselelere çok daha soğukkanlı bakabilecek ve şefkatle yaklaşabilecek durumdayız" derken, Prof. Mim Kemal Öke'ye göre Vahdettin ne haindir ne de Milli Mücadele'yi başlatan gizli kahramandır.

Vahdettin'in Saray'a yakın bazı çevrelerin baskı ve telkiniyle Atatürk'ü Anadolu'ya gönderdiğini belirten Öke, "Vahdettin Atatürk'ün ne yapacağını da biliyordu, buna rağmen bu projeye onay ve maddi destek verdi. Atatürk'ün idam fermanını onaylaması ise tamamen İngiliz baskısının bir sonucudur" diyordu. Prof. Dr. Şerafettin Turan ise Ecevit'in başlattığı tartışmaların fayda sağlamayacağını ifade ederek, "Şahbaba diye kitaplar da var, Vahdettin'i öven. Necip Fazıl da Vahdettin'e 'vatan kurtaran' diyor. Vahdettin için Kurtuluş Savaşı için '40 bin altın verdi' diyenler var. Belgeler ortada olduğu halde, 30 yıldır tartışılıyor. Vahdettin de, İngilizlerin kucağına atlayarak memleketi kurtarmak istemiş. Anlaşılan yöntemi farklıydı. Şimdi Türkiye'de Osmanlı'yı göklere çıkarma modası var. Bence Osmanlı'nın hatası, sevabı tarihe göçmüştür. Geçmişi överek orada yaşamaya olanak yok. Bu tartışma Ecevit'e bir şey getirmese bile memlekete zarar getirir. Ecevit bunu yazdığı anda beni karşısında bulur" demeyi tercih ediyordu.

"Vatan dostu olmasa bile konu tartışılmalı"

Star gazetesi yazarlarından Halit Kakınç da Sultan Vahdettin'e olumlu bakmadığını ifade etmekle birlikte resmi tarihin eleştirilmesine taraftardır. Bülent Ecevit'in sözleri üzerine başlayan tartışmalara dahil olan Kakınç, Necip Fazıl'ın yasaklı kitabından Vahdettin'le ilgili iddiaları alıntılayarak sıralar. Bu alıntılarda Vahdettin'in Atatürk'e Milli Mücadele'yi başlatması için para yardımı yaptığına ilişkindir.

Kakınç, "Son Osmanlı padişahı ile ilgili olarak Ecevit'in başlattığı tartışmanın bugüne uzanan temel kaynağı bu söz konusu kitap hâlâ yasak. İddiaları her ne olursa olsun, tüm yasaklara karşı bir insan olarak, bu kitaptan bazı pasajlar aktaracağım. Tartışmayı, bu aktarmaların ardından, somut veriler üzerine daha sağlıklı biçimde yürütürüz" diyordu. Kakınç bir başka yazısında da yine Necip Fazıl'ın kitabını kastederek, "Ben, son Osmanlı padişahı hakkındaki görüşlerimi yazdım. Vatan dostu olduğu görüşüne katılmıyorum. Fakat böyle bir kararı da yüz kızartıcı, utanç verici buluyorum. Gelin şu kararı kaldırın. İddiayı ilk kaynağından okuyalım. Katılalım veya katılmayalım, ama seviyeli bir biçimde tartışalım" diyordu.

İlk itiraz Necip Fazıl'dan gelmişti

Sultan Vahdettin olayı daha önceki dönemlerde de gündeme geldi, tartışıldı. Kuşkusuz böyle bir tartışmanın gündeme gelmesinde merhum Necip Fazıl Kısakürek'in büyük bir katkısı var. Resmi teze aykırı olarak bu konuda ilk kitap 1968'de Necip Fazıl tarafından yayınlandı. Necip Fazıl'ın büyük gürültü koparan kitabı ilk olarak 1968'de Bugün gazetesinde tefrika edildi, ardından Toker Yayınları tarafından, "Vatan Haini Değil, Büyük Vatan Dostu Sultan Vahidüddin" adıyla neşredildi. Necip Fazıl kitabında resmi tarih tezine aykırı olarak Sultan Vahdettin'in Milli Mücadele'yi desteklediğini, Mustafa Kemal Paşa'ya bu konuda önderlik etmesi için yüklü miktarda para yardımı yaptığını öne sürdü. Necip Fazıl'ın Vahdettin'i aklayan kitabının başına bir sürü iş geldi, defalarca toplatıldı, dava açıldı, beraat etti. Kitap hala yasaklılar listesinde. Necip Fazıl'dan sonra Sultan Vahdettin hakkında neşredilen ikinci kitap Sultan Vahdettin'in yaverlerinden Tarık Mümtaz Göztepe'ye ait. Vahdettin lehindeki kitap 1978'de İki cilt olarak yayınlandı. Kitabı, "Osmanoğullarının Son Padişahı Vahideddin Mütareke Gayyasında" ve "Osmanoğulları'nın Son Padişahı Vahideddin Gurbet Cehenneminde" ismiyle Sebil Yayınları bastı. Göztepe'nin kitabı Vahdettin'in sürgün hayatını içerdiği için ilk önemli kitap. Ancak bu konudaki asıl belgesel çalışma Murat Bardakçı'nın Şahbaba'sı oldu.

ATATÜRK'Ü DESTEKLEMİŞTİ

Osmanlı Araştırmaları Vakfı Başkanı tarihçi Prof. Ahmet Akgündüz de "Vahdettin hain miydi? tartışmalarına Zaman gazetesine verdiği bir görüşle katıldı. Akgündüz, 1922'den sonra Vahdettin hakkında söylenen hiçbir ithamı tarihsel kaynak olarak kabul etmediğini belirterek, "Siyasi demeçler belge olmaz. Vahdettin çok iyi yetişmiş bir diplomattır. Vatanı için hayatını, sülalesini feda etmiştir" diyordu. Akgündüz, Vehbi Vakkasoğlu'nun da "Son Bozgun" adlı kitabında yer verdiği Fevzi Çakmak kaynaklı bir iddiaya atıfta bulunarak, "Anadolu'da kurtuluş hareketi başlatmak için Osmanlı Genelkurmayı Erenköy'de günler süren toplantı yapıyor. 'Kimi bu işle görevlendirelim' tartışması yapılıyor. Burada çıkan isimlerden biri Mustafa Kemal. Neticede karar Mustafa Kemal lehine veriliyor. Bunu 19 Mayıs'tan 3 ay önce söylüyorlar. Heyet Vahdettin'e giderek kararı iletiyor. Mustafa Kemal'in cumhuriyetçi olduğunu, saltanatı yıkıp kendisini devirebileceğini de söylüyorlar. Vahdettin ise 'Vatan ve millet tehlikede. Vatanım kurtulsun da kim neyi kurarsa kursun. Getirin Mustafa Kemal'i görüşmek istiyorum' karşılığını verir" diyordu.

İç şavaş çıkmaması için vatanını terketti

Bülent Ecevit'in gündem yaratan sözlerinin ardından tartışmalara katılan Topkapı Sarayı Müzesi Müdürü Prof. İlber Ortaylı da Vahdettin'in hain olarak nitelendirilmesinin yanlış olacağını belirtiyor. Ortaylı, "Son padişah İstanbul'a dahi hükmedemez ve Osmanlı mülkünün yediği darbede de kimse onun fikrini sormamıştır. Anadolu savaşının önderlerinin idam fetvasına göz yummak dışında da önemli bir hatası olduğunu söyleyemiyoruz. Gene Kuva-yı Milliye'ye karşı örgütlenen birlikler ondan çok Damat Ferit hükümetinin İngilizlerle işbirliğinin eseridir. Hanedan damadı olan bu ahmak politikacıya kısa sürelerle de olsa görev vermek, padişahın diğer önemli hatasıdır" diyor. Ortaylı o dönemde pekçok insanın Kuva-yı Milliye'ye İttihatçı girişimi olarak baktıklarını da ifade ederek, "Herkes Anadolu harekâtını İttihatçı biliyordu. Bir kavmin siyasi trajedisi bu kadar kolay bir şekilde çözümlenemez. Padişah artık mukadder yıkımı kabul etmiş ve bir iç savaştan kaçınmak için Türkiye'yi terketmiştir. Zaferi kutlamadığı görülüyor. Aksine bir gözlem ortaya çıkmadıkça, bu da bir hatadır" diyordu. Vahdettin ve Atatürk'ün karşı karşıya geldiklerini ifade eden Ortaylı sözlerini şöyle noktalıyor: "Ama dost oldukları zaman da vardır. Kim ne derse desin son padişah hazineyi soyup gitmedi. Gittiği yerlerde de Türkiye devleti aleyhinde faaliyette bulunmadı, söz söylemedi. Bu sürgündeki hanedanın bir ananesi ve takdire değer tavrıdır. Bunları da bilmek gerekir."

İhanetle alakası yoktu

Prof. Reşat Kaynar "Vahdettin'in doğrudan doğruya memlekete zarar vermek için yaptığı bir hareket yok. Dolayısıyla, elimizde Vahdettin'in ihanetini gösterecek bir belge de yok. Ama hadiseleri Atatürk'ün Nutuk'ta anlattığı gibi gözden geçirirsek, Vahdettin'in en büyük kusurunun Sevr'in imzalanması sırasında ortaya çıktığını görürüz. Sevr, devletin ve milletin ortadan kalkması demektir. Atatürk, Sevr konusunda doğrudan Vahdettin'i suçluyor. Dolayısıyla, asıl tartışılması gereken Vahdettin'in Sevr konusunda aldığı tutum olmalıdır" diyordu. Vahdettin hakkında yazılmış çok önemli belgesel bir biyografi olan "Şahbaba" kitabının yazarı Murat Bardakçı ise Vahdettin'in, Bebek ile Aksaray arasındaki bölgeye sıkışmış bir padişahın çaresizliği içinde olduğunu kaydediyor,' iki tarafı birden idare edip zaman kazanma' çabasının ihanet olarak yorumlandığını belirtiyor. Bardakçı, Vahdettin'in hatıralarında, 'Facialara ve olaylara kalkan olamadım ise de, paratoner vazifesi gördüm. Musibetleri üzerime çektim, kendimi feda ederek vatanı kurtarmaya çalıştım' dediğini zikrederek, "Osmanlı tarihinin en şanssız hükümdarıdır, her insan gibi o da bazı hatalar yapmıştır ama memleketini seven bir kişidir ve ihanetle hiçbir alakası yoktur" diyordu.

2. BÖLÜM: Atatürk'e millî mücadele görevini Vahdettin verdi
3. BÖLÜM: 'Babam Vahdettin kederden öldü'
4. BÖLÜM: Hilafet tartışması

Not:alıntıdır objectivehaber.com

------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
"VAHDETTİN HAİN DEĞİL"

Keşan’daki bir okulda, bir öğrencinin, Vahdettin’den adını vermeden "hain" diye söz ettiği iddiası üzerine, Milli Eğitim Müdürlüğü yetkililerince soruşturma açıldı. Yankılara sürüyor. Nazlı Ilıcak Vahdettin’e hain denilmesine karşı..


Nazlı Ilıcak
’ın köşe yazısı

Ecdada biraz saygı

Son padişah Vahdettin neden hain olsun? Atatürk’ün kahraman sayılması için birilerinin ihanet içinde olması gerekmez ki! Ama maalesef, ders kitaplarında çocuklara hâlâ "Vahdettin’in ihaneti" anlatılıyor. Sanki, "elinin hamuruyla" siyasete karışan ve ülkeyi Birinci Dünya Savaşı’na sokan, sonunda da büyük bir bozguna uğrayıp, Osmanlı’nın yüzyıllar boyunca hüküm sürdüğü topraklardan ayrılmasına yol açan oydu.

Vahdettin, Birinci Dünya Savaşı’nın bitmesine çok az kala, Temmuz 1918’de tahta geçti. İttihat ve Terakki mensuplarını sevmemesine rağmen, hiç sorun çıkarmadan Talat Paşa’yı kabinenin teşkiline memur etti. Onlara "Sizi takviyeden başka bir fikir ve emelim yok. Benden emin ve müsterih olarak vazifenizi yapınız" dedi. Anayasa ve meşruiyet fikirlerine sadık olduğunu ifade etti. İzmir’in işgalinden sonra Mustafa Kemal’i "Muvaffak ol" temennisiyle, 9. Ordu müfettişi olarak çok geniş yetkilerle Anadolu’ya gönderen de Vahdettin’dir. Görünüşte Samsun mıntıkasındaki anarşi olaylarının bastırılması söz konusuydu ama, esas gaye, Mustafa Kemal’in Anadolu’da teşkilâtlanmasını sağlamaktı. Dahiliye Nazırı Mehmet Ali Bey vasıtasıyla, Mustafa Kemal’e, 25 bin altın verilmiştir. Bir iddiaya göre, bu kadar büyük bir rakam, örtülü ödenek kayıtlarında görünmesin diye Vahdettin, Çengelköy’deki değerli atlarını satmış ve parayı Mustafa Kemal’e İngilizlerden gizli olarak teslim etmiştir. Saltanatın kaldırılmasından, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde şahsına yönelik sözlü saldırılardan, eski Dahiliye vekili ve Peyam-ı Sabah gazetesi başyazarı Ali Kemal’in linç edilmesinden sonra, Mustafa Kemal’le görüşmek için son bir teşebbüste bulunmuş, talebine cevap alamayınca, 1922’de 16 Kasım’ı 17 Kasım’a bağlayan gece İngilizlere sığınarak ülkesini terk etmiştir.

Vahdettin, bir kahraman olmayabilir. "İngilizlere karşı yeterli direnci göstermedi" de denilebilir. Ama, o bir hain değildir.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
VAHDETTİN HAİN DEĞİLDİR 2

Yıllardır söz gelimi konuşan insan sayısı gittikçe artmaya başmalıştı artık beyinler bulandırılmaya başlanmış vahdettinin ise hain olduğu iddaları kamo oyunu sarsmıştı...

Vahdettin Hainmiydi?
ülkeyi satmışyımdı?
Ülkeyi satmadıysa taht'tan indirilmeden neden ülkeyi terk etmeye harekatına kalkıştı?


"Büyük Millet Meclisi'nin aynı akşam (29 Ekim 1923) saat 18:45'de yaptığı toplantıdan sonra 20.30'da "YAŞASIN CUMHURİYET" sesleri arasında Cumhuriyet ilan olundu ve yeni Türk Devleti'nin adı kondu. "TÜRKİYE CUMHURİYETİ". Hemen arkasından da Türk Ulusu'nun kurtarıcısı Gazi M.Kemal oy birliği ile Cumhurbaşkanı seçildi. Kürsüye gelen Cumhurbaşkanı M. Kemal, kendisini Cumhurbaşkanı seçen Meclis'e teşekkür ettikten sonra "Son yıllarda Ulusumuzun fiili olarak gösterdiği kabiliyet ve istidat, kendi hakkında kötü düşüncede bulunanlarınn ne kadar tedkikten uzak görünüşe önem veren insanlar olduğunu pek güzel ispat etti. Ulusumuz kendisinde bulunan nitelikleri ve değeri, hükümetin yeni adıyla uygarlık dünyasına çok daha kolay gösterebilecektir. Türkiye Cumhuriyeti, dünyada işgal ettiği yere layık olduğunu eserleriyle ispat edecektir... Türkiye Cumhuriyeti mutlu, başarılı ve muzaffer olacaktır." sözleriyle konuşmasını tamamladı. M. Kemal Cumhurbaşkanı seçildiğinde henüz 42 yaşındaydı. Cumhuriyetin ilk Başbakanı İsmet Paşa oldu."


cumhuriyet ilan edilmiş saltanat kaldırılmıştı artık son osmanlı padişahın yapabileceği pek fazla birşey kalmamıştı vede saltanan yanlıları yani osmalı devletinin yıkılmasını istemeyen bir bölük halk artık dışlanmaya başlanmış cumhuriyetçilik mesajları verilmişti ülke iyiden iyiye VAHDETTİN vede yandaşları için sığınılacak bir yer değildi çünkü ecdadının toprakları üzerinde Türkiye cumhuriyeti kurulmuştu... bu cumhuriyet sistemini istemeyen osmanlı yandaşalrı için bir kanun bir bildiri vede bir genelge yayınlanmaya hazırlanmıştı işte bu genelge...

"T.B.M.M.'nin görevi son bulmuştu. Bu sebeple Meclis kendini dağıtıp, seçime gitme kararı aldı. M. Kemal, dağılmadan önce Meclisten 15 Nisan'da, Saltanatı geri getirmeye çalışanları vatan haini kabul eden bir kanun değişikliği ile "Hıyanet-i Vataniye Kanunu"na, ileride gerekirse yine İstiklal Mahkemeleri kurma fırsatını veren bir ek getirdi."

ancak yapabilecek birşey yoktu saltanatın yıkılması esnasında ki yıkılacağını anlayan VAHDETTİN ülkeyi terk etme çabalarına başlamıştı vede o gün ingiliz vapuruyla anlaşma yayıp ülkeyi terkedecekti anlaşada hat boyu yolunca can güvenliğini sağlamalarını vede ingilterede yaşama imkanının VAHDETTİNE verilmesini istemişti...VAHDETTİN İngiliz kralıyla bu anlaşmaya oturdu.. ancak bu durum yeni türkiye cumhuriyetini kızdırmış VAHDETTİN ülkeyi terkedip gittikten sonra saltanan yanlısılar ayaklanmalar çıkaramaya başlamış osmanlıyı tekrar kurmaya çalışmışlardı bu cabaları gören m. kemal bu genelgeyi yürürlüğe sokmuş vede osmanlı yönetimini isteyenler ağır cezaya çarptırılarak ülkeden sürgüne yollanmıştı..

Böylece osmalı yandaşları ülkeyi terketmek zorunda kalmış vede gitmişlerdi.. kimi ingiltere kimisi Almanya kimisi de rusya'ya kimisi de Paris'e yerleşmişlerdi ya sokaklarda yada sıcak odalarda kalmışlardı.. ya sokakta soğuktan ölmüş yada açlıktan ölüme terkedilimişti osmanlı soyu kimse iş vermiyor halk tepki gösteriyordu son osmanlılara artık bütün sınırlat tutulmuştu pasaportlarda ülkeye girme izni yoktu kimsenin...

1818 de vahdettinin Vl mehmet ünvanıyla tahta çıkması üzerine veliaht olmuştur. türkiye büyük millet meclisince 1 kasım 1922 saltanatın kaldırılması üzerine veliahtlık sıfatını kaybetmiş oldu. ancak 18 kasım 1922 halifeliğe seçildi. Cumhuriyetin ilanından 4 ay sonra 3 matr 1924 te türkiye büyük millet meclsinin halifeliği kaldırmasına ve osmanlı hanedanının türkiye hudutları dışarısına çıkarılmasına kara vermiş ve bu karar ile ABDÜLMECİD efendide yurt dışına çıkarılmıştır.

ABDÜLMECİD efendinin kızı fatıma m.kemale bir mektup yazıp yollamıştır mektubun satırları duygu yüklü sürgünün bitmesi konusundaydı...ancak yükümet buna karşıydı izin verilemezdi fatıma ölülerimizidemi almayacaksızı doğup büyüdüğümüz topraklarımıza dediğnde cumhuriyet hükümetinden yine ses çıkmamıştı vede 1944 te Pariste ABDÜLMECİD efendi ölmüştü ailesi naşını Türkiyeye göndermek için yaptıkları müracatlar sonuçsuz kaldı..

30 mart 1954 te medine haremi şerifte gömülmüştü..


selametle

Muhammed KUTSAL
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

OSMANLININ SON PADİŞAHI MEHMED VAHDETTİN HAİNDEĞİLSE BİZE NİYE HAİN OLARAK ANLATIYORLAR OKULLARIMIZDA VE DERSLERDE ONUN HEP HAİN OLARAK ANLATIYORLAR HEP ATATÜRKE DÜŞMAN BİRİ OLARAK ANLATIYORLAR.BUNU HİÇ ANLAMIYORUZ.NEYSE SÖZÜ UZATMAYA FAZLA GEREK DYOK.HERŞEY TARİHİ BELGELER VE YILLARA GÖRE ANLATAN BU BELGESELİ HER TÜRKÜN İZLEMESİNİ İSTİYORUZ.


 
  Bugün 41831 ziyaretçikişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol